Bu İlişkiyi Neden Sürdürüyorum? -1 İlişkilerde Yatırım Modeli Perspektifinden:

Bu İlişkiyi Neden Sürdürüyorum? -1 İlişkilerde Yatırım Modeli Perspektifinden:

Romantik ilişkilerle ilgili oldukça sık bilimsel araştırma yapılmaktadır. Bu araştırmaların önemli bir kısmını da ilişkiyi sürdürme ve bitirme kararını etkileyen faktörler oluşturmakta. Bu yazımda da “Bu ilişkiyi sürdüren şey ne?” sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

Araştırmalara göre bir ilişkinin sürmesini sağlayan en önemli faktör, bağlılık. Bağlanım kısaca “bir ilişkiyi sürdürme niyetimiz ve motivasyonumuz” şeklinde tanımlanabilir. Caryl Rusbult tarafından ortaya atılan Yatırım Modeli de ilişkilerdeki bağlanımımızı açıklayan bir modeldir.

İlişki bağlanımını etkileyen üç ana etmen vardır. Bunlar ilişki doyumu, ilişki dışındaki seçeneklerin niteliği ve ilişkiye yapılan yatırımlardır.

İlişki doyumu, ilişkiden aldığımız hazla ilgili bir kavramdır. Doyum; içinde bulunulan ilişkinin yakınlık, samimiyet, cinsellik, arkadaşlık gibi ihtiyaçları ne düzeyde karşıladığına bağlı olarak değişir.

Aynı zamanda, insanlar ilişkiden aldıkları doyumu değerlendirirken ödül-bedel ilişkisini göz önünde bulundururlar. Eğer bir ilişkiden alınan ödüller (evlilikle birlikte maddi olanakların artması, sosyal çevrenin genişlemesi, ait olma, sevme sevilme gereksinimlerinin karşılanması…), ilişkinin devamı için ödediğimiz bedellerden (özgürlüğün kısıtlanması, maddi manevi yükümlülüklerin artması…) fazlaysa bu durum, ilişki doyumunu artıran bir faktördür.

İlişki doyumunu etkileyen bir diğer faktör de geçmiş ilişki deneyimlerimiz ve çevremizde gözlemlediğimiz diğer ilişkilerdir. Mevcut ilişkiden elde edilen kazançlar, olası diğer ilişkilerin kazançlarından yüksek olarak değerlendirilirse, mevcut ilişki de doyum verici olarak değerlendirilir. 

Ancak ilişki doyumu, ilişkinin sürekliliğini sağlayan tek faktör olsaydı mutsuz ilişkilerin hepsinin bitmesi gerekirdi, değil mi?

Bir diğer faktör ise ilişki dışındaki seçeneklerin niteliği. Bu kavram, ilişki dışı alternatiflerin çekiciliğiyle ilgilidir. Ayrıca kişinin birtakım ihtiyaçlarını (yakınlık, cinsellik ve arkadaşlık gibi) kendi ilişkisinin dışında karşılayabileceğine dair inancını yansıtır ve seçeneklerin niteliğinin artması, kişileri ilişkinin dışına doğru iten bir etmen olarak görülür. Bazen ilişki, bu ihtiyaçların birini ya da bir kaçını karşılayamayacak duruma gelebilir. Böyle bir durumda kişiler her bir ihtiyacı farklı bir kaynaktan gidermeyi tercih edebilirler. Örneğin; cinsellik ihtiyacını tek gecelik ilişkilerle, duygusal yakınlık ihtiyacını ailesiyle/çocuğuyla, arkadaşlık ihtiyacını ise iş arkadaşlarıyla giderebileceğine inanabilirler. Böyle bir durumda seçenekler birer çıkış kapısı gibi görülebilir ve bu durum ilişki bağlanımını düşüren bir faktördür. Ancak kişi ilişkinin dışındaki seçeneklerin niteliğini düşük ya da yetersiz algılarsa, bu sefer ilişkiye ilgisi ve bağlanımı artacaktır.

Son faktör ise ilişkiye yapılan yatırımlardır. Yatırım miktarı, ilişki süresince ilişkiye doğrudan koyulan kaynakların önemini ve büyüklüğünü anlatmaktadır. Yatırımlar; çocuklar, birlikte alınan ortak mallar, para, verilen hediyeler gibi somut şeyler olabileceği gibi; ilişki üzerinden elde edilen statüler, ortak arkadaşlıklar, anılar, ilişkiye harcanan çaba ve enerji gibi soyut şeyler de olabilir. Bu tür içsel yatırımlar, genellikle ilişkiyi güçlendirme umuduyla yapılmaktadır. Bundan dolayı yatırımlar genelde ilişkinin bitmesinin bedellerini artırır, çünkü bu yatırımların çoğu ilişki aracılığıyla edinilmiştir ve eğer ilişki biterse ya tamamen onlar da yok olur ya da değerleri çok düşer. Bundan dolayı kişiler ilişkinin bitmesini, kimliğinin de bir kısmını kaybetmek olarak değerlendirebilirler. Sosyal normlar ve ahlaki yargılar da bu yatırımlara daha fazla anlam yüklenmesine neden olur.

Illustration by Agata Nowicka

Yatırım modeli ilişkisinde mutlu olmayan, aslında ilişkiyi bitirmek isteyip bitiremeyen kişilere de dair bir açıklama getirmiş oluyor. Rusbult bunu gönülsüz bağımlılık (nonvoluntary dependence) olarak adlandırmıştır. Örneğin, yapılan bir araştırmada kadın sığınma evlerinde kalan ve ilişkilerinde istismara uğramış kadınların ilişkilerine yaptıkları yatırımlardan ve ahlaki yargılardan dolayı (çocuk, duygusal yatırımlar, “dul kadın olmak” vb.) ilişki bağlanımlarının yükseldiği görülmüştür. Ayrıca yine ilişki dışında ekonomik seçeneği olmayan kadınların, istismar yaşasalar dahi bağlanımları yükselmektedir. Bu kadınlar aynı zamanda ilişki dışındaki seçeneklerinin niteliğini de oldukça düşük olarak değerlendirmektedir. Bu durum, ev içi şiddete maruz kalsalar da ilişkilerine devam etmek zorunda kalan bireylerin bağımlılık örüntüsüne ışık tutmaktadır.

İlişkiyi sürdürmekle ilgili bir diğer yazı konum da “romantik ilişkilerde pozitif yanılsama” olacak. Bu yazının devamı gibi düşünebilirsiniz. 🙂

Kaynaklar:

1- Bilecen, N. (2007). Yakın İlişkilerde Stres Ve Stresle Başaçıkma: Yatırım Modeline Göre Bir İnceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.

2- Büyükşahin Sunal, A. T. D., & Akbalık Doğan, Ö. Y. Evli bireylerde olumlu yanılsama: ilişki bağlanımı ile nedensel ve sorumluluk yüklemeleri arasındaki ilişkiler (Doctoral dissertation, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı).

3- Büyükşahin, A. Y., & Hovardaoğlu, S. T. D. Yakın İlişkilerde Bağlanım: Yatırım Modelinin Bağlanma Stilleri Ve Bazı İlişkisel Değişkenler Yönünden İncelenmesi (Doctoral dissertation, ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI).

4- Kaynak, B. D. (2014). İlişki çatışmalarında duygu ifade biçimleri: yatırım modeli açısından bir inceleme. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara.

5- Terzi, S , Işık, Ş . (2017). Evli Bireylerin İlişki Bağlanımları: Yatırım Modeli Temelli Nitel Bir Çalışma. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi , 15 (2) , 184-199 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/tebd/issue/32959/303778

6- Aslan Yılmaz, H . (2019). Romantik İlişkilerde İzlenim Ayarlamacılığı Ve Özbilinç: Yatırım Modeli Üzerine Bir İnceleme. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi , 20 (36) , 391-423 . DOI: 10.21550/sosbilder.463782