DEPRESYON DÖNGÜSÜNÜ ANLAMAK
Yaşamımızda neredeyse bütün davranışlarımızı pekiştireçler yönetir. Eğer bir davranışın sonucu olumlu ise o davranışın tekrar etme olasılığı artar. Buna su içmek bile dâhildir! Aynı şekilde olumsuz pekiştireçler de davranışlarımız üzerinde etkilidir. Bizler üzerimizde rahatsızlık ya da olumsuz duygu yaratan durumlardan kaçınmaya ya da bu rahatsızlığı gidermeye çalışırız.
Depresyon temelde hayatımızda “antidepresan” etkisi yaratacak deneyimlerden uzaklaşmamızdır. Bundan dolayı olumlu duygulanım yaşama olasılığımız da azalır. Eskiden keyif alınan her ne varsa bir bir bırakılmaya başlanır. Ya zor gelir ya da biraz içe çekilmenin daha iyi olacağı düşünülür. Yataktan kalkamayacak gibi hissettiğimizde yataktan kalkmanın yaratacağı yorgunluktan kaçınırız ve bu ilk aşamada daha kolay gelebilir. Kafamızın kimseyi kaldıramayacağını hissettiğimizde sosyal izolasyonun ihtiyacımız olan şey olduğunu düşünebiliriz.
Bu kaçınma hali bizi mutlu eden, iyi hissetmemizi sağlayan durumlara erişemememize neden olur. Uzun vadede hayatımızdaki işlevselliğimizi kaybetmemize, yaşam rutinimizin bozulmasına ve daha çok içe kapanmamıza neden olur. Bunlar çökkün duygu durumunu gün geçtikçe arttırır.
Danışmanlık sürecinde amaç kişinin en hızlı şekilde tekrardan aktive edebileceği eylemleri belirleyip dünyaya tekrar uyumlanmasını sağlamaktır. İlk aşamada amaç “iyi hissetmek” değildir, antidepresan etkisi yaratacak deneyimleri bulmak ve değerleri doğrultusunda bir hayat yaşamasında ilk adımı atmaktır.