MOTİVASYON HAKKINDA KONUŞMALIYIZ

Motivasyon aslında oldukça karmaşık bir kavram. Nedir motivasyon? İnsanlar genellikle bu kavramı bir sonuca yönelik arzularını ya da belirli bir şekilde davranma nedenlerini açıklamak için kullanıyorlar. Örneğin: “Başarmak için çok motive oldum.” ya da “Spor salonuna gidiyorum çünkü motivasyonum çok yüksek” gibi. Yani insanlar bir şeyi “yapmak” için motive olduklarını söylüyorlar. Ancak insanların bazen motive olduklarını söyleseler bile bir şey yapmadıklarını görürüz. O zaman bu durumda motive olmak ne anlama geliyor?
O hâlde başlayalım…
Gerçekler: İnsanlar motivasyonla motive olmazlar.

Bazen uzmanlar, başarılı olmak için sadece daha fazla motivasyona ihtiyaç olduğunu söylerler. Bu herkes için işe yarayacak bir yöntem değildir. Bu tavsiyenin kötü bir sonucu olarak insanlar bir şeyi ne kadar çok istedikleri üzerine çok düşünüyorlar. Sanki arzu, davranışı yönlendirecekmiş gibi bir yanılsamaya düşüyorlar. Gerçekte ise durum nadiren böyle oluyor.
O yüzden motivasyon üzerine uzun uzadıya düşünmek yerine; hedefler ve bizi bu hedeflere götürecek somut, pratik, gerçekçi adımlar üzerinde durmalıyız. Eğer odağımız motivasyon üzerinde çok fazla yoğunlaşırsa harekete geçmeyi bir koşula bağlamış oluruz. O yüzden motivasyona değil, eyleme daha fazla önem atfetmeliyiz.
Ucu açık hedefler uygulanabilir değildir.
Eğer bir işe başlamak ya da bir iş bitirmek istiyorsanız adımlarınızı mümkün olduğunca bölüp somutlaştırmanız, daha kolay harekete geçmenizi sağlayacaktır. Örneğin; bir sınava hazırlanıyorsanız sadece “Çok çalışacağım.” ya da “Şu kadar saat çalışacağım.” demeniz iyi bir hedef olmayabilir. Kendinize, “Bu konuyla ilgili kitabın şu bölümlerini okuyacağım, sonra bu kitaptaki testleri çözeceğim, daha sonra da bu konuya geçeceğim.” şeklinde ara hedefler koymalısınız.
Her gün rutinler oluşturmanız, sürekliliği sağlar.
Bir hedefe ulaşmak istiyorsanız istikrarınızı korumalı, bunun için de hedeflerinizle ilgili rutinler oluşturmalısınız. Bu rutinler zaman içinde alışkanlık hâline gelir. Alışkanlıkla ilgili en güzel şey de “motive olmuş” hissetmenize gerek olmamasıdır! Çünkü rutinleriniz artık hayatınızın bir parçası hâline gelmiştir. Mesela vücut geliştirmek için spor salonuna gittiğinizi düşünün. Her gün aynaya bakarsanız bir değişim görmezsiniz. Ama bu, bir değişim olmadığı anlamına gelmez, değil mi? Uzun süreli hedeflere ulaşmak, tüm bunların toplamıdır.
Zaman yönetiminizin farkında olmak, eylem planı için kritiktir.
Tipik bir günümüzü bir zaman çizelgesine oturttuğumuz zaman, aslında düşündüğümüzden daha çok boş vaktimizin olduğunu ve zaman öldüren işlerle çok oyalandığımızı görebiliriz (örneğin sosyal medya). Bu konuda kendimize sınır koymadığımız takdirde gereken adımları atmamız zorlaşacaktır. Aynı zamanda bu bitirilmemiş işler, zihnimizde bilişsel bir yük doğuracak ve zihnimizin yapamadığımız ya da yarım bıraktığımız işlerle meşgul olmasına neden olacaktır.
Zamanımızı yönetmekte zorlandığımız işlerde alarm kurmak ve belirlediğimiz süreye sadık kalmak, işe yaran bir yöntemdir. Örneğin; yirmi dakika sosyal medyada zaman geçirmek ve süre dolduğunda yapmanız gereken şeylere dönmek.
Kendinize yönelik olumsuz inançlar, eyleme geçmeyi zorlaştırır.

Başaramamaya dair temel bir inanç, hedefler koyma ve bunları eyleme dökmeyi sekteye uğratacaktır. Bu konuda önce duygularımızı, daha sonra bu duyguların bizde yaratmış olduğu düşünceleri anlamaya çalışmalıyız. Genelde başarısızlığa ya da yetersizliğe dair düşünceler, bu olumsuz duygular çerçevesinde oluşur ve bu düşüncelerin geçerli olduğunu gösteren somut, gerçekçi kanıtlarımız yoktur. Örneğin; daha önceki işlerinde sıklıkla takdir edilmiş birinin, bir iş başvurusu reddedildikten sonra iyi yapmış olduğu bütün işleri unutup kendini yetersiz hissetmesi ya da bir daha iş bulamayacağını düşünmesi.
Bu konuda referans olarak sadece “hislerimizi” almamalıyız. Bir şeyi öyle hissetmemiz, onun gerçek olduğu anlamına gelmez. Burada rasyonel, mantıklı tarafımızı devreye sokmalıyız. Hem denemeden bilemeyiz, değil mi?
Hesap verilebilirlik, sorumluluk duygumuzu artırır.
Bir fikrin veya hedefin sadece zihnimizde bir düşünce olarak kalması, zamanla sönmesine neden olabilir. Bir fikrin veya hedefin başkasına açılması, ona gerçeklik kazandıracaktır. Bu yüzden, sorumluluk duygunuzu artıracak ve sizin için denetim mekanizması olabilecek değer verdiğiniz birinin varlığı, motivasyonunuz olmamasına rağmen o işi yapmanızı kolaylaştıracaktır. Örneğin; hedeflerin değer verilen bir hocayla paylaşılması, iş yerinde patrona işin teslim edileceği tarihin önceden söylenmesi ya da kilo kontrolü için bir beslenme uzmanıyla beraber çalışılması.
“Gelecekte kendimi nasıl görüyorum?” sorusunu kendinize sormalısınız.
Motive olmaya çalıştığımız şeyler daima geleceğe yöneliktir. Ancak başarmak istediğimiz şeye ulaştıktan sonra nasıl göründüğümüz, genellikle üzerinde durmadığımız bir konu. Bir fikrin veya hedefin zihnimizde sadece bir düşünce olarak kalmasının, zamanla bu düşüncenin etkisinin sönmesine neden olabileceğine az önce değinmiştim. Aynı şekilde geleceğe yönelik bir imge yaratmanız, daha kolay motive olmanızı sağlayabilir. Bir düşünün, o hedefe ulaştığınızda nasıl görünüyorsunuz, neredesiniz, ne yapıyorsunuz, bu hedefe ulaşmak sizi nasıl bir insan hâline getirdi?
Hedefinizden bağımsız kısa süreli başarılar ya da doyumlar elde etmeyi atlamamalısınız.
Daha önce de değindiğim gibi motive olmaya çalıştığımız konular genellikle uzun vadeli planları içeriyor. Bizler çok yönlü varlıklarız ve hayatta sadece bir alanda başarılı olmak ya da haz almak bize yetmiyor. Hayatın bir alanında başarılı olayım derken diğer alanları göz ardı etmeniz, uzun vadede motivasyonunuzu düşürecek ve mutsuz olmanıza neden olacaktır. O yüzden bu uzun vadeli yolculukta hayatınızdaki haz kaynaklarını ve başarılarınızı muhafaza etmeye çalışmanız, belli düzeyde bir iyimserlik ve enerji sağlayacaktır.
Ve son olarak, küçük adımlarınızı küçümsememelisiniz.
Her ne kadar küçük olursa olsun ilerleme ilerlemedir. Şu ana kadar yaptıklarınızı, girişimlerinizi, başarılarınızı küçümsememelisiniz. Unutmayın, başarı tüm bu yaptıklarınızın bütünüdür. Bu yüzden kendinizi ve ilerlemenizi değerlendirirken, değerlendirmenizi nasıl bir zihinsel süzgeçten geçirdiğiniz üzerine düşünmelisiniz.